Sehiv Secdesi Reviewed by Momizat on . Hanefî’lere göre vâciptir. Mâlikî ve Şâfiîler’e göre sehiv secdesi namazın sünnetlerinden bir veya birkaçının terkedilmesi durumunda yapıldığı için, sehiv secde Hanefî’lere göre vâciptir. Mâlikî ve Şâfiîler’e göre sehiv secdesi namazın sünnetlerinden bir veya birkaçının terkedilmesi durumunda yapıldığı için, sehiv secde Rating:
Buradasınız: Ana Sayfa » İslam » Sehiv Secdesi

Sehiv Secdesi

Hanefî’lere göre vâciptir. Mâlikî ve Şâfiîler’e göre sehiv secdesi namazın sünnetlerinden bir veya birkaçının terkedilmesi durumunda yapıldığı için, sehiv secdesi yapmak sünnettir. Hanbelîler’e göre ise sehiv secdesi duruma göre bâzen vâcip, bâzen sünnet, bâzen da mubâh olur.

Sehiv Secdesinin Yapılış Biçimi:

Son oturuşta, sehiv secdesi öncesinde her iki tarafa selâm verileceği görüşü, Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf’a aittir. İmam Muhammed’e göre ise, sadece sağ yanına selâm verdikten sonra sehiv secdesini yapar. Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel’e göre sehiv secdesi selâmdan hemen önce yapılır.

Zâhir rivâyette Şâfiî ile Hanefî imâmlar arasındaki görüş ayrılığının fazîlet ve evleviyyet bakımından olduğu söylenirken, nevâdir kitaplarında bu görüş ayrılığının câizlik (cevâz) noktasında olduğu söylenmektedir. Görüş ayrılığının fazîlet noktasında olması durumunda, Hanefî imâmlara göre sehiv secdesini selâmdan sonra Şâfiî’ye göre ise selâmdan önce yapmak daha uygun ve fazîletlidir (evlâ). Fakat görüş ayrılığının cevâz noktasında olması durumunda ise, Hanefî imâmlara göre sehiv secdesini selâmdan sonra yapmak gerekir, selâmdan önce yapılması câiz değildir. Sehiv secdesi selâmdan önce yapılacak olursa, selâmdan sonra secdelerin tekrarlanması gerekir. Şâfiî’ye göre ise sehiv secdesi selâmdan önce yapılmalıdır, selâmdan sonra yapılırsa, sehiv secdesi geçersiz sayılır.

İmam Mâlik’e göre ise, sehiv secdesi namazda ziyâde bir fiil işlemek yüzünden yapılacaksa selâmdan sonra, bir noksanlık yüzünden yapılacaksa selâmdan önce yapılır. Hem bir fazlalık hem de bir eksiklik yüzünden yapılacaksa, bu durumda sehiv secdesi selâmdan önce yapılır. Namazda noksanlık yapmak, namaz içindeki bir müekked sünneti veya en az iki gayr-i müekked sünneti terketmek durumunda olur. Namazda ziyâde yapmak ise, namazın cinsinden olsun veya olmasın namazı bozmayacak kadar az bir fiil ilâve etmek durumunda söz konusu olur. Meselâ namazın rükünlerinden rükû ve secde gibi bir fiilin fazladan yapılması namazda fazlalık yapmak olur.

Sehiv için yapılacak iki secde vâcip olduğu gibi, secdeden sonraki oturuşta Tahiyyât okumak ve selâmla çıkmak da vâciptir. Sehiv secdesi yapması gereken kişinin, salavât duâsını (Salli ve Bârik), namaz oturmasında mı yoksa sehiv secdesi oturmasında mı okuyacağı konusunda iki görüş bulunmaktadır. Hanefî fakîhlerinden Kerhî’ye göre salavât duâsı, sehiv secdesi ka’desinde okunur. Tahâvî’ye göre ise, selâm bulunan her ka’dede, salâvat duâsının okunması gerekir. Kerhî’nin görüşüdaha sahîh, Tahâvî’nin görüşüise daha ihtiyatlı görülmüştür. Bir kısım âlimlere göre, imâm hakkında Kerhî’nin görüşüevlâdır; çünküimâm tezce selâm verince halk imâmın sehiv secdesi yapacağını sezer ve dikkatli davranır. Münferid hakkında ise Tahâvî’nin görüşü evlâdır.

Sehiv secdesi imâm için ve tek başına namaz kılan kişi için söz konusudur. İmamın sehvi yani yanılması, kendisi hakkında asâleten, kendisine uyan cemaat hakkında tebean sehiv secdesini gerektirir. İmama uymuş bulunan kişi (muktedî), imâm sehiv secdesi yaptığında onunla birlikte yapar, kendisi sehiv secdesini gerektiren bir şey yapmışsa bundan dolayı sehiv secdesi yapmaz. İmam sehiv secdesini gerektiren bir şey yaptığı halde sehiv secdesi yapmazsa muktedî de yapmaz.

Sehiv Secdesini Gerektiren Durumlar: Bilindiği gibi namazın kıraat, rükû ve secde gibi farzları, Fâtihâ okumak ve ardından başka bir sûre eklemek (zamm-ı sûre), tertîbe riâyet etmek gibi vâcipleri ve ka’delerde salavât okumak gibi sünnetleri bulunmaktadır. Namazın tam ve mükemmel olabilmesi için bunların hepsine riâyet etmek, namazın gereklerini tam ve yerli yerinde yapmaya çalışmak ve tam kalp huzuru içinde namaz kılmaya özen göstermek gerekir. Bununla birlikte çeşitli nedenlerle bu şartlara riâyetsizlik söz konusu olabilir. Bu bakımdan riâyetsizlik söz konusu olabilecek fiilleri ve riâyetsizlik durumunda ne yapılmak gerektiğini bilmek önem arzeder.

Namazda terkedilmesi söz konusu olabilecek fiil; ya farz, ya vâcip, ya da sünnettir. Bunlardan her birinin terkedilmesinin hükmüfarklıdır. Şimdi bunların terkedilmesinin hükümlerini ayrı ayrı görelim. Namazın farzlarından birinin terkedilmesi durumunda, bu farzın namaz içinde telâfi (tedârik) edilmesi mümkün ise, farz olan bu fiilin -namaz içindekazâ edilmesi gerekir. Kazâ yoluyla telâfinin mümkün olduğu durumların her birinde sehiv secdesi yapmak gerekir. Namaz içinde kazâ yoluyla telâfi edilmesi mümkün olmayan durumlarda, namazın farzlarından birinin terkedilmesi sebebiyle oluşan eksiklik sehiv secdesiyle giderilemez. Namaz fâsid olur ve yeniden kılınması gerekir (Terkedilmiş farzın namaz içinde kazâ edilebileceği durumlar aşağıda gösterilmiştir).
Namazın sünnetlerinden birinin veya birkaçının terkedilmesi durumunda bir şey yapılmaz. Sünnetler, namazın rükünlerinden olmadığı için terkedilmesi durumunda namazda bir eksiklik olmaz ve sehiv secdesi yapmak gerekmez.

Namazın vâciplerinden birinin terkedilmesi ise sehiv secdesini gerektirir. Sehiv secdesini gerektiren durumlar sayılırken, farzın tehîr edilmesi, vâ cibin terk ve tehîr edilmesi diye sayılan üç ayrı durum esasında bir tek duruma râ cidir. Şöyle ki, namazın farzlarından ve vâ ciplerinden her birini yerli yerinde, zamanında, hakkını vererek ve tertîbini bozmadan yapmak vâ ciptir. Buna göre, namazın farzlarından veya vâ ciplerinden biri tehîr edildiğ i zaman namazın vâ ciplerinden biri terkedilmiş olacağından, sehiv secdesi yapmanın bir tek sebebi vardır, o da bir vâ cibin terkedilmesidir. Bu bakımdan namazın farzlarından birini tehîr etme, yani yapılması gereken yerden geriye bırakma durumu da bir vâ cibin terkedilmesi anlamına gelmekte ve bu durumda farzın tehîri ve vâ cibin terki yüzünden sehiv secdesi yapmak gerekmektedir. Yine namazın fiillerinden birini yeri değilken fazladan yapmak da vâ cibin terki sayılır.

Namazın önemini ve anlamını bilen ve bunu inanarak yerine getiren bir kimsenin namazın vâciplerinden birini kasten terketmesi düşünülemez. Bununla birlikte, fakîhler, her türlüihtimali göz önüne alarak vâcibin kasten terkedilmesinin hükmünüde belirlemişlerdir. Buna göre, vâcibin kasten yani bilerek terkedilmesi ile sehven (yanılarak) terkedilmesinin hükmübirbirinden farklıdır. Bir vâcip sehven terkolunmuşsa, sehiv secdesi gerekir. Vâcibin kasten terkolunması ise isâet yani yakışıksız ve kötübir davranış olmakla birlikte, sehiv secdesi yapmayı gerektirmez. Fakat bu şekilde kılınan namaz eksik olur. âlimlerin birçoğu, yaptığı işten pişman olduğunun ve hatasını anladığ ının bir göstergesi olarak bu namazı iâde etmenin uygun olacağını söylemişlerdir.

Bu şuurda olmayan ve namazı aslî amacıyla bütünleştiremeyen kimse, vâcibi kasten terk veya tehîr etmişse, böyle birine de iâdeyi teklif etmek mânasız bulunmuştur. Sehiv secdesini gerektiren bir şeyi kasten işlemek durumunda, kural olarak sehiv secdesi gerekmemekle birlikte bu kural için iki istisna getirilmiştir: Birisi Fâtihâ sûresinin, diğeri birinci oturuşun kasten terkedilmesi durumudur. Yani Fâtihâ’yı veya birinci oturuşu gerek sehven gerek kasten terketme durumunda sehiv secdesi vâciptir.

Sayfalar: 1 2 3 4

Yazar hakkinda

Web Master

Teknoloji meraklısı, dinini gerektiği gibi yaşamaya ve insanlara elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışan bir kul.

Kayıtlı içerikler : 178

Yorum yaz

 

© 2008 - 2016 Yusuf BAHAR - Kaynak gösterilerek alıntı yapmaya açıktır. Bilginin borcu, onu paylaşmaktır. Umarım ki bu vesileyle bir hayır duası ola, o da inşeAllah bizi kurtara.

Scroll to top
Ücretsiz Hizmetler