Kur’an Kıssalarının Önemi
Allah (c.c) insanlığı doğru yola iletmek için gönderdiği kitabını yine aynı kitapta tanımlamıştır. Demiştir ki; Kur’an Allah katındandır ve korunmuştur (Hicr/9), Furkandır (2/185), Beyandır (18/54), Nurdur (64/8), Öğüttür (2/231), (3/138)…
Evet, Kur’an’ın bir özelliği de öğüt olmasıdır. Allah (c.c.) Kur’an’ın öğüt olduğuna ondokuz surede muhtelif ayetlerde değinmiştir. Örneğin, Enbiya suresinin 49. ayetinde; ‘Bu (Kur’an)da ona (yani Muhammed’e) indirdiğimiz mübarek (çok faydalı) bir öğüttür’ demektedir.
Kur’an’ın indiriliş sebebi zaten insanlara öğüt vermesi, doğru yola iletmesi yani insanın yaratılışına, eşyanın tabiatına uygun hareket etmesini sağlamak değil midir?
Kitabımızda öğüt (7/2), ikaz (68/33), tehdit (20/ 113), müjde (68/34) vb. insanı doğru yola iletmek için çeşitli yöntemler vardır. Bunlara ek olarakta insanlara öğüt olması ve Kur’an’ın hak olduğunun ispatı olan çeşitli kıssalar Kur’an’da anlatılmaktadır (20/99).
Bu kıssaların bir kısmında kahramanlarının isimleri gibi bilgiler verirken, bir kısmında da bu bilgiler tamamen gizlenmiştir. Genelde geçtiği zaman ve yer konusunda özellikle bilgi verilmemiştir. Bu mesellerde gereksiz ayrıntılara yer yoktur. Zaten amaçlanan da bu değildir.
Kıssalar, Hz Muhammed (sav) ve tebliğci müslümanlar için kimi zaman destek, kimi zaman yol gösterici kimi zaman da öğüt olmuştur. Müslümanlar Mekke döneminde inen ayetlerdeki Hz. İbrahimin kıssasıyla bir kişi ile de ümmet olunacağını, kafir ebeveynleri ve kavimleriyle nasıl mücadele edeceklerini, Allah’ın ayetlerini okumayı; Hz. Yunus kıssasıyla yılmamayı; Hz. Nuh kıssasıyla sabrı, taviz vermemeyi, mücadelede sürekli direnişi ve sonucu Allah’a havale etmeyi; Ashab-ı kehf kıssası ile onlar gibi tağuta baş eğmemeyi sadece Allah’a havale etmeyi; Ashab-ı uhdud ile gerekirse Allah için canını verebilmeyi; Bahçe sahiplerinin kıssası ile rızkı Allah’ın verdiğini; daha bir çok kıssa ile Kur’an’ı ahlakı edinmeyi; Medyen vb. kıssalar için azabın ne zaman hak olduğunu vs. öğrenmişlerdir.
Kur’an kıssaları müminlerin daha önceden tecrübe etmedikleri olaylarla karşılaştıklarında nasıl davranacaklarını mesaj olarak vermektedir. Kıssalardaki temel anafikir anlaşıldıktan sonra mü’min başına gelen değişik olaylarda kıssaların yardımını kullanabilir.
Kur’an’daki kıssaları incelediğimiz zaman görürüz ki elçilerin kıssaları bizler için yol göstericidir. Allah’ın sünneti gereği toplumsal ve siyasal değişimlerin ilkelerini bize bildirdikleri için okunmaları ve anlaşılmaları gerekmektedir. Zaten Hz. Muhammed’e gösterilen yol örneğin; Hz. Musa’nın kıssasıyla belli bir uyum içindedir. Bu da bize farklı sosyo-ekonomik yapılarına rağmen toplumsal değişimin ilkelerini ve dinamiklerini açıklayan Allah’ın sünnetini gösterir.
Üzerlerine azap hak olan kavimlerin kıssalarından da bizim çıkaracağımız sonuçlar vardır. Bunun için de sormamız gereken sorular…
Örneğin;
1) Allah (c.c.) bu kavimlere hangi özelliklerini düzeltmek için peygamber göndermiştir ya da bu kavimler neden dolayı azabı hak etmişlerdir?
2) Azab üzerine hak olan kavimlerin ortak özellikleri
nelerdir?… gibi.
O kavimlerin tam olarak hangi yüzyılda yaşadıkları, bulundukları yer, vücut yapılarının nasıl olduğu gibi Rabbani olmayan sorulara yönelmemeliyiz. Kıssalardan amaç bu değildir. Öyle olsaydı Allah (c.c.) (haşa) bilmiyormu ki bu ayrıntıları bize açıklamasın.
Baştada dediğimiz gibi mesellerden amaç öğüt almaktır, insan ayrıntılara boğularak meselin mesajını bile saptırabilir. Buna örnek olarak Hz. Adem’in oğullarının kıssasını verebiliriz. Bu kıssa çoğu kimse tarafından bilinmesine rağmen kıssanın mesajı yerine Kur’an’da geçmediği halde oğullarının isminin Kabil ve Habil olduğu, kız kardeşleriyle evlenmeleri gibi bir yığın israiliyat kaynaklı hurafelerle kafa yoğrulup durulur Böylelikle de meselin mesajı olan teslimiyet akabinde de Allah’a sunulan hediyenin kabulü, teslimiyetsiz olan hediyenin reddi ve sonucunda bir kardeşin diğerini öldürmesi olayı gözardı edilir. Nihayetinde de kıssa bir aşk hikayesi olup çıkar. Hz. Adem’in kıssasında olduğu gibi.
Aynı şekilde Yunus Peygamberin kıssası da bir çok katkılarla dejenere edilmiştir. Bu kıssadan alınacak öğüt Allah’ın Hz. Muhammed’e sav ve onun şahsında da müslümanlara tebliğde sabrı tavsiye etmesi”… ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; ….’ (68/48) diye emretmesi ve Hz. Yunus’un hatasını anlayıp dua etmesidir. Yoksa bu kıssada önemli olan balığın karnında kaç gün kalınabileceği, balığın büyüklük çeşidi, Yunus (a.s.)’ın balık tarafından bal kabağının mı yoksa yemeklik kabağın mı altına bırakıldığı değildir.
Allah (c.c) bir çok peygamber kıssasıyla birlikte örnek olarak Eyyüp (a.s.)ın kıssasını da vermektedir. Öyleki Eyyüp (a.s.)’a Allah bir dert vermiştir. Bu dert ona çok ağır gelmiş ve Rabb’ine dua etmiştir. Bunun üzerine Allah bu derdi “Eyyüp peygamberin üzerinden kaldırmıştır. Bunun sebebini de Enbiya süresi 84, ayetinde Allahu Teala şöyle açıklamaktadır; “…; ona tarafımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için öğüt olarak…’ bu derdi kaldırdığını hatta kendisi ve ailesine onlarla beraber bir katını daha verdiğini belirtmiştir. (21/ 83-84)
Böyleliklede bu kıssadan almamız greeken hayır ve şerrin Allah’tan geldiği, zorluk anında sabretmek ve sadece Allah’a dayanmak ve yardımın ondan geleceği gerçeğidir. Yoksa Eyyüp (a.s.)’ın hastalığının çeşidi, karısının şeytanla konuşup konuşmadığı hatta şeytana kocasını iyileştirmesi için hangi peliğini verdiği değildir. Bunlar aslı olmayan rivayetlerdir.
Bir başka örnek de Zülkarneyn (as)’ın kıssasıdır. Muhataplar Zülkarneyn’in tavrını, yeteneklerinin Allah’ın verdiği özellikler olduğunu vb. bilecekleri yerde Yecüc ve Mecüc’ün Hz. Adem’in toprağa düşen menisinden yaratıldığı, onlara karşı yapılan seddin kızıl ve siyah olduğu, insan eti yedikleri, kıyametin alameti oldukları! cehennemin onlar tarafından doldurulacağı gibi fayda vermez hurafelerle kıssanın mesajı gölgelenmektedir.
Allah (c.c.) yine mü’minlere örnek olsun diye Lut’un karısını (66/10), Firavun’un karısını (66/11), İmran’ın kızı Meryem’i (66/12) Kur’anda anlatmış ve onlar hakkında bizim bilmediğimiz ama örnek olmamış gereken tavırlarını içeren bilgileri bize sunmuştur;
Evet, Allah inananlara İmran kızı Meryem’i örnek vermiştir. Çünkü o ırzını korumuş, Rabb’inin kelimelerini ve kitabı doğrulamış ve gönülden itaat edenlerden olmuştur. Ayrıca Firavun’un karısı da inananlara örnek olarak verilmiştir. Çünkü o Firavun’un kötü işlerinden, zalimliğinden kendisini kurtarması için Rabb’ine yalvarmıştır.
Bir de Allah inkar edenler hakkında inananlara Lut (a.s.)’ın ve Nuh (a.s.)’ın eşlerini misal olarak vermiştir. Bu ikiside salih kulların nikahları altında olmalarına rağmen eşlerine hıyanet etmişlerdir.
Bu misal verilen kişiler hakkında anlatılan kıssalardan alınacak öğüt yukarıdaki yazdıklarımızda. Bunun dışındaki ayrıntılar müslümanların uğraşacağı şeyler değildir.
Kur’an’da geçen bir çok kıssa gibi Kehf ve Rakim ehli hakkında da, Kur’an’ın dışında bir sürü katkılar yapılmıştır. Bu insanların isimleri, mağaralarının yeri, yanlarında bulunan hayvanın deve mi, köpek mi olduğu, kaldıkları süre v.s. hakkında birçok rivayet anlatılmaktadır. Bu anlatılanlar sebebiyle de kıssada geçen gençlerin teslimiyetini, imanlarını (18/13), sabırlarını, kararlılıklarını, kıyamlarını (18/14), Allah’ın bu gençleri daha sonraki insanlara bir öğüt ve Allah’ın vaadinin hak olduğunu, kıyametten şüpheleri kalmaması için daha sonraki kavimlere buldurttuğu bilinmemektedir.
Allah (c.c.) kıssalar konusunda yapılan tahriflere Kehf süresi 22. ayetinde dikkat çekmekte ve peygamberi ve onunşahsında da mü’minleri uyarmaktadır;
‘(Sonra gelen kuşaklar) diyecekler ki; ‘Üçtüler, onların dördüncüsü köpekleridir. ‘Ve; Beş’tiler, onların altıncısı köpekleridir’ diyecekler’. (Bu), Bilinmeyene (gaybe) taş atmaktır.’ Yedidirler, onların sekizincisi köpekleridir’ diyecekler. De ki: ‘Rabbim, onların sayısını daha iyi bilir, onları pek az (insan) dışında kimse bilemez. ‘Öyleyse onlar konusunda açıkta olan bir tartışmadan başka tartışma ve onlar hakkında bunlardan hiç kimseye bir şey sorma.‘ (18/22)
Kur’an’da anlatılan kıssalardan gerektiği gibi öğüt alınamamasının sebebi buraya kadar örneklendirdiğimiz şekilde kıssalara katkıların yapılmasıdır. Bunların bir kısmı kasıtlı bir kısmı da cahillikten yapılmaktadır. Bu tahrifler bazı kitaplarda ve tefsirlerde bulunmakta, meallerde ise dipnot şeklinde yer almaktadır.
Kıssaların yanlış anlaşılmasının bir başka sebebi de belki birilerine şirin gözükmek belki de başkalarından değişik ve marjinal bir şeyler söylemek ihtiyacı ile Kur’an kıssalarına anlam vermektir. Bunu son zamanlarda akademisyenler! yada kendilerini öyle tanımlayanlar yapmaktadır. Bunlar kıssalardaki mucizeleri aklileştirmeye çalışmaktadırlar. Örneğin, Hz. Musa’nın kıssasındaki asanın ejderhaya dönüşmesi …. gibi. Bu şekilde kıssalardaki mucizelerle yapılan oynamalarda kıssaların sağlıklı bir şekilde anlaşılmasına engel teşkil etmektedir.
Kur’an kıssalarının yanlış anlaşılmasının bir diğer sebebi ise Kur’an’a imanını arttırabilmek, öğüt almak maksadıyla değil de sadece araştırma! amacıyla yönelinmesidir. Kur’an’daki emirleri öğrenip hayatlarına geçirmek yerine kıssalarda geçen bazı öğeleri değişik şekillerde yorumlamaya çalışmak özelde kıssanın genelde Kur’an’ın anlaşılmasına bir engeldir. Çünkü yöneliş yanlıştır. Zira kıssalara yöneliş öğüt almak için olmalıdır. Bu tarz bir yaklaşım zaten müslümanın Kur’an’a olan tavrı değildir. Bu ancak müşriklerin yaptığı gibi fitne konusu çıkarmak, inkara yönelmek, gayba taş atmaktır. Bunun da hiç kimseye faydası yoktur.
Müslüman tabii ki okuduğu kıssayı daha iyi anlayabilmek için araştırma yapacak ve kıssa üzerinde düşünecektir, değişik hadis ve rivayetlerin yardımıyla daha iyi bir sonuç elde edilebilir. Zira cahiliye devrindeki arapların yaşayış tarzlarının bilinmesi dahi bir çok ayetin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Ama bu araştırma herkesten üstün olmak ya da daha çok bilmek! namına Kur’an’ın mesajının dışında başka arayışlara gitmek şeklinde olmamalıdır.
Muhakkak ki Kur’an’ın mesajının anlaşılması konusunda Kur’an kıssalarının payı yadsınamaz. Zira Allah Kur’an’ı geçmişlerin haberlerini anlattığı ibret verici olayları taşıyan bir kitap olarak tanımlamaktadır (20/ 99) Bu sebepten Kur’an’ı muhatap alanlar Kur’an kıssalarına öğüt almak için yaklaşmalı, zihinlerini onlarla ilgili hurafelerden temizlemelidir. Bu şekil bir yönelişte özelde kıssaların genelde Kur’an’ın anlaşılmasını ve yaşanmasını sağlayacaktır.
Müslüman artık kitabını gerektiği şekilde anlamalıdır. Kur’an’la kendini tanımlamalı, hayatını şekillendiği kavramları Kur’an’dan almalı ve Kur’an ile kendini savunmalıdır.
Gülşen Barsal, İktibas DergisiKıssalar, Hz Muhammed (sav) ve tebliğci müslümanlar için kimi zaman destek, kimi zaman yol gösterici kimi zaman da öğüt olmuştur.
Allah (c.c) insanlığı doğru yola iletmek için gönderdiği kitabını yine aynı kitapta tanımlamıştır. Demiştir ki; Kur’an Allah katındandır ve korunmuştur (Hicr/9), Furkandır (2/185), Beyandır (18/54), Nurdur (64/8), Öğüttür (2/231), (3/138)…
Evet, Kur’an’ın bir özelliği de öğüt olmasıdır. Allah (c.c.) Kur’an’ın öğüt olduğuna ondokuz surede muhtelif ayetlerde değinmiştir. Örneğin, Enbiya suresinin 49. ayetinde; ‘Bu (Kur’an)da ona (yani Muhammed’e) indirdiğimiz mübarek (çok faydalı) bir öğüttür demektedir.
Kur’an’ın indiriliş sebebi zaten insanlara öğüt vermesi, doğru yola iletmesi yani insanın yaratılışına, eşyanın tabiatına uygun hareket etmesini sağlamak değil midir?
Kitabımızda öğüt (7/2), ikaz (68/33), tehdit (20/ 113), müjde (68/34) vb. insanı doğru yola iletmek için çeşitli yöntemler vardır. Bunlara ek olarakta insanlara öğüt olması ve Kur’an’ın hak olduğunun ispatı olan çeşitli kıssalar Kur’an’da anlatılmaktadır (20/99).
Bu kıssaların bir kısmında kahramanlarının isimleri gibi bilgiler verirken, bir kısmında da bu bilgiler tamamen gizlenmiştir. Genelde geçtiği zaman ve yer konusunda özellikle bilgi verilmemiştir. Bu mesellerde gereksiz ayrıntılara yer yoktur. Zaten amaçlanan da bu değildir.
Kıssalar, Hz Muhammed (sav) ve tebliğci müslümanlar için kimi zaman destek, kimi zaman yol gösterici kimi zaman da öğüt olmuştur. Müslümanlar Mekke döneminde inen ayetlerdeki Hz. İbrahimin kıssasıyla bir kişi ile de ümmet olunacağını, kafir ebeveynleri ve kavimleriyle nasıl mücadele edeceklerini, Allah’ın ayetlerini okumayı; Hz. Yunus kıssasıyla yılmamayı; Hz. Nuh kıssasıyla sabrı, taviz vermemeyi, mücadelede sürekli direnişi ve sonucu Allah’a havale etmeyi; Ashab-ı kehf kıssası ile onlar gibi tağuta baş eğmemeyi sadece Allah’a havale etmeyi; Ashab-ı uhdud ile gerekirse Allah için canını verebilmeyi; Bahçe sahiplerinin kıssası ile rızkı Allah’ın verdiğini; daha bir çok kıssa ile Kur’an’ı ahlakı edinmeyi; Medyen vb. kıssalar için azabın ne zaman hak olduğunu vs. öğrenmişlerdir.
Kur’an kıssaları müminlerin daha önceden tecrübe etmedikleri olaylarla karşılaştıklarında nasıl davranacaklarını mesaj olarak vermektedir. Kıssalardaki temel anafikir anlaşıldıktan sonra mü’min başına gelen değişik olaylarda kıssaların yardımını kullanabilir.
Kur’an’daki kıssaları incelediğimiz zaman görürüz ki elçilerin kıssaları bizler için yol göstericidir. Allah’ın sünneti gereği toplumsal ve siyasal değişimlerin ilkelerini bize bildirdikleri için okunmaları ve anlaşılmaları gerekmektedir. Zaten Hz. Muhammed’e gösterilen yol örneğin; Hz. Musa’nın kıssasıyla belli bir uyum içindedir. Bu da bize farklı sosyo-ekonomik yapılarına rağmen toplumsal değişimin ilkelerini ve dinamiklerini açıklayan Allah’ın sünnetini gösterir.
Üzerlerine azap hak olan kavimlerin kıssalarından da bizim çıkaracağımız sonuçlar vardır. Bunun için de sormamız gereken sorular…
Örneğin;
1) Allah (c.c.) bu kavimlere hangi özelliklerini düzeltmek için peygamber göndermiştir ya da bu kavimler neden dolayı azabı hak etmişlerdir?
2) Azab üzerine hak olan kavimlerin ortak özellikleri
nelerdir?… gibi.
O kavimlerin tam olarak hangi yüzyılda yaşadıkları, bulundukları yer, vücut yapılarının nasıl olduğu gibi Rabbani olmayan sorulara yönelmemeliyiz. Kıssalardan amaç bu değildir. Öyle olsaydı Allah (c.c.) (haşa) bilmiyormu ki bu ayrıntıları bize açıklamasın.
Baştada dediğimiz gibi mesellerden amaç öğüt almaktır, insan ayrıntılara boğularak meselin mesajını bile saptırabilir. Buna örnek olarak Hz. Adem’in oğullarının kıssasını verebiliriz. Bu kıssa çoğu kimse tarafından bilinmesine rağmen kıssanın mesajı yerine Kur’an’da geçmediği halde oğullarının isminin Kabil ve Habil olduğu, kız kardeşleriyle evlenmeleri gibi bir yığın israiliyat kaynaklı hurafelerle kafa yoğrulup durulur Böylelikle de meselin mesajı olan teslimiyet akabinde de Allah’a sunulan hediyenin kabulü, teslimiyetsiz olan hediyenin reddi ve sonucunda bir kardeşin diğerini öldürmesi olayı gözardı edilir. Nihayetinde de kıssa bir aşk hikayesi olup çıkar. Hz. Adem’in kıssasında olduğu gibi.
Aynı şekilde Yunus Peygamberin kıssası da bir çok katkılarla dejenere edilmiştir. Bu kıssadan alınacak öğüt Allah’ın Hz. Muhammed’e ve onun şahsında da müslümanlara tebliğde sabrı tavsiye etmesi”… ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; ….’ (68/48) diye emretmesi ve Hz. Yunus’un hatasını anlayıp dua etmesidir. Yoksa bu kıssada önemli olan balığın karnında kaç gün kalınabileceği, balığın büyüklük çeşidi, Yunus (a.s.)’ın balık tarafından bal kabağının mı yoksa yemeklik kabağın mı altına bırakıldığı değildir.
Allah (c.c) bir çok peygamber kıssasıyla birlikte örnek olarak Eyyüp (a.s.)ın kıssasını da vermektedir. Öyleki Eyyüp (a.s.)’a Allah bir dert vermiştir. Bu dert ona çok ağır gelmiş ve Rabb’ine dua etmiştir. Bunun üzerine Allah bu derdi “Eyyüp peygamberin üzerinden kaldırmıştır. Bunun sebebini de Enbiya süresi 84, ayetinde Allahu Teala şöyle açıklamaktadır; “…; ona tarafımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için öğüt olarak…’ bu derdi kaldırdığını hatta kendisi ve ailesine onlarla beraber bir katını daha verdiğini belirtmiştir. (21/ 83-84)
Böyleliklede bu kıssadan almamız greeken hayır ve şerrin Allah’tan geldiği, zorluk anında sabretmek ve sadece Allah’a dayanmak ve yardımın ondan geleceği gerçeğidir. Yoksa Eyyüp (a.s.)’ın hastalığının çeşidi, karısının şeytanla konuşup konuşmadığı hatta şeytana kocasını iyileştirmesi için hangi peliğini verdiği değildir. Bunlar aslı olmayan rivayetlerdir.
Bir başka örnek de Zülkarneyn (as)’ın kıssasıdır. Muhataplar Zülkarneyn’in tavrını, yeteneklerinin Allah’ın verdiği özellikler olduğunu vb. bilecekleri yerde Yecüc ve Mecüc’ün Hz. Adem’in toprağa düşen menisinden yaratıldığı, onlara karşı yapılan seddin kızıl ve siyah olduğu, insan eti yedikleri, kıyametin alameti oldukları! cehennemin onlar tarafından doldurulacağı gibi fayda vermez hurafelerle kıssanın mesajı gölgelenmektedir.
Allah (c.c.) yine mü’minlere örnek olsun diye Lut’un karısını (66/10), Firavun’un karısını (66/11), İmran’ın kızı Meryem’i (66/12) Kur’anda anlatmış ve onlar hakkında bizim bilmediğimiz ama örnek olmamış gereken tavırlarını içeren bilgileri bize sunmuştur;
Evet, Allah inananlara İmran kızı Meryem’i örnek vermiştir. Çünkü o ırzını korumuş, Rabb’inin kelimelerini ve kitabı doğrulamış ve gönülden itaat edenlerden olmuştur. Ayrıca Firavun’un karısı da inananlara örnek olarak verilmiştir. Çünkü o Firavun’un kötü işlerinden, zalimliğinden kendisini kurtarması için Rabb’ine yalvarmıştır.
Bir de Allah inkar edenler hakkında inananlara Lut (a.s.)’ın ve Nuh (a.s.)’ın eşlerini misal olarak vermiştir. Bu ikiside salih kulların nikahları altında olmalarına rağmen eşlerine hıyanet etmişlerdir.
Bu misal verilen kişiler hakkında anlatılan kıssalardan alınacak öğüt yukarıdaki yazdıklarımızda. Bunun dışındaki ayrıntılar müslümanların uğraşacağı şeyler değildir.
Kur’an’da geçen bir çok kıssa gibi Kehf ve Rakim ehli hakkında da, Kur’an’ın dışında bir sürü katkılar yapılmıştır. Bu insanların isimleri, mağaralarının yeri, yanlarında bulunan hayvanın deve mi, köpek mi olduğu, kaldıkları süre v.s. hakkında birçok rivayet anlatılmaktadır. Bu anlatılanlar sebebiyle de kıssada geçen gençlerin teslimiyetini, imanlarını (18/13), sabırlarını, kararlılıklarını, kıyamlarını (18/14), Allah’ın bu gençleri daha sonraki insanlara bir öğüt ve Allah’ın vaadinin hak olduğunu, kıyametten şüpheleri kalmaması için daha sonraki kavimlere buldurttuğu bilinmemektedir.
Allah (c.c.) kıssalar konusunda yapılan tahriflere Kehf süresi 22. ayetinde dikkat çekmekte ve peygamberi ve onunşahsında da mü’minleri uyarmaktadır;
‘(Sonra gelen kuşaklar) diyecekler ki; ‘Üçtüler, onların dördüncüsü köpekleridir. ‘Ve; Beş’tiler, onların altıncısı köpekleridir’ diyecekler’. (Bu), Bilinmeyene (gaybe) taş atmaktır.’ Yedidirler, onların sekizincisi köpekleridir’ diyecekler. De ki: ‘Rabbim, onların sayısını daha iyi bilir, onları pek az (insan) dışında kimse bilemez. ‘Öyleyse onlar konusunda açıkta olan bir tartışmadan başka tartışma ve onlar hakkında bunlardan hiç kimseye bir şey sorma.’ (18/22)
Kur’an’da anlatılan kıssalardan gerektiği gibi öğüt alınamamasının sebebi buraya kadar örneklendirdiğimiz şekilde kıssalara katkıların yapılmasıdır. Bunların bir kısmı kasıtlı bir kısmı da cahillikten yapılmaktadır. Bu tahrifler bazı kitaplarda ve tefsirlerde bulunmakta, meallerde ise dipnot şeklinde yer almaktadır.
Kıssaların yanlış anlaşılmasının bir başka sebebi de belki birilerine şirin gözükmek belki de başkalarından değişik ve marjinal bir şeyler söylemek ihtiyacı ile Kur’an kıssalarına anlam vermektir. Bunu son zamanlarda akademisyenler! yada kendilerini öyle tanımlayanlar yapmaktadır. Bunlar kıssalardaki mucizeleri aklileştirmeye çalışmaktadırlar. Örneğin, Hz. Musa’nın kıssasındaki asanın ejderhaya dönüşmesi …. gibi. Bu şekilde kıssalardaki mucizelerle yapılan oynamalarda kıssaların sağlıklı bir şekilde anlaşılmasına engel teşkil etmektedir.
Kur’an kıssalarının yanlış anlaşılmasının bir diğer sebebi ise Kur’an’a imanını arttırabilmek, öğüt almak maksadıyla değil de sadece araştırma! amacıyla yönelinmesidir. Kur’an’daki emirleri öğrenip hayatlarına geçirmek yerine kıssalarda geçen bazı öğeleri değişik şekillerde yorumlamaya çalışmak özelde kıssanın genelde Kur’an’ın anlaşılmasına bir engeldir. Çünkü yöneliş yanlıştır. Zira kıssalara yöneliş öğüt almak için olmalıdır. Bu tarz bir yaklaşım zaten müslümanın Kur’an’a olan tavrı değildir. Bu ancak müşriklerin yaptığı gibi fitne konusu çıkarmak, inkara yönelmek, gayba taş atmaktır. Bunun da hiç kimseye faydası yoktur.
Müslüman tabii ki okuduğu kıssayı daha iyi anlayabilmek için araştırma yapacak ve kıssa üzerinde düşünecektir, değişik hadis ve rivayetlerin yardımıyla daha iyi bir sonuç elde edilebilir. Zira cahiliye devrindeki arapların yaşayış tarzlarının bilinmesi dahi bir çok ayetin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Ama bu araştırma herkesten üstün olmak ya da daha çok bilmek! namına Kur’an’ın mesajının dışında başka arayışlara gitmek şeklinde olmamalıdır.
Muhakkak ki Kur’an’ın mesajının anlaşılması konusunda Kur’an kıssalarının payı yadsınamaz. Zira Allah Kur’an’ı geçmişlerin haberlerini anlattığı ibret verici olayları taşıyan bir kitap olarak tanımlamaktadır (20/ 99) Bu sebepten Kur’an’ı muhatap alanlar Kur’an kıssalarına öğüt almak için yaklaşmalı, zihinlerini onlarla ilgili hurafelerden temizlemelidir. Bu şekil bir yönelişte özelde kıssaların genelde Kur’an’ın anlaşılmasını ve yaşanmasını sağlayacaktır.
Müslüman artık kitabını gerektiği şekilde anlamalıdır. Kur’an’la kendini tanımlamalı, hayatını şekillendiği kavramları Kur’an’dan almalı ve Kur’an ile kendini savunmalıdır.
Gülşen Barsal, İktibas Dergisi
Warning: Use of undefined constant rand - assumed 'rand' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/yusufbah/public_html/wp-content/themes/ribbon/single.php on line 35