Çok konuşmak karşıdakine eziyettir…
Bazı insanlar konuşmayı o kadar seviyor ki, yeri gelince bu konuşmalar bir nevi işkence olur ve insanın ruhunu tırmalar. İçinizden “sussa da kurtulsam” dersiniz ancak kalbini kırmamak için ses çıkarmazsınız ya işte ben çoğu zaman bu duyguyu yaşıyorum. Bu konuşmayı seven insanların konuşmalarına bakınca her şeyin en iyisini o biliyor sanırsınız fakat durum öyle değil…
Bu konuya bugün çok takıldım ve ufak bir araştırma yaptım. Bu durum bir hastalık olarak görülüyormuş…
Konuyla ilgili güzel bir yazı buldum. Olduğu gibi paylaşıyorum. Okumaya değer…
Çok konuşmak, gelişigüzel konuşmak, her konuda malûmatfüruşluk yaparak konuşmak, aklî ve ruhî dengesizliğe işaret eden bir hastalıktır.
Az yemek, az konuşmak, az uyumakla ilgili Peygamber (asm) tavsiyeleri kâmil insanın özelliklerini oluşturmaktadır. Ruhî melekelerin gelişmesinde insana ilk tavsiye edilen şeylerden birisi de diline hâkim olması ve lüzumsuz, münasebetsiz sözlerden sakınmasıdır.
İnsanın her yerde ağzını açıp çok konuşması, dimağından, düşüncelerinden, kalbinden daha büyük bir dili olduğunun göstergesidir. Çünkü düşünceleri derin, kalbî melekeleri ulvî olan insanların sözleri sakin, yavaş, ciddî, anlamlı ve özdür.
Çok konuşan insan, dili dolayısıyla çok belâları celbedebilir. Böyle insanlar hem dünyada, hem öteki âlemde kayba uğrayabilirler.
Eskiler, ‘Dilin kemiği yok’ diyerek, insanın ağzına gelenleri konuşmaması noktasında uyarmaktadırlar. Âlimler de, eğer bir insanın kalbinde darlık ve üzüntü, vücudunda bitkinlik, rızkında eksiklik olursa; bilsin ki bu malayani ve yersiz konuşmalarından olmuştur demektedirler.
Çok konuşmak, çok hata yapmayı netice vereceğinden, bu durum olgun bir insan özelliği değildir. Zira insan çok söz söylemekle değil, söylediği sözlerin yerinde ve faydalı olmasıyla kadrini ve kıymetini yükseltir. Allah’ın lütuflarından bir gösterge de insana az yemeyi, az uyumayı ve az konuşmayı ilham etmesidir. İnsanın fiil ve davranışları, yeme içmesine göre olmaktadır. Eğer haram yerse, hareketleri ve sözleri harama yönelir. Helâlinden, fazla yerse, söz ve hareketleri lüzumsuz ve yersiz olur.
Çok konuşmak, nefsin serkeşane hareketlerinin göstergelerinden birisidir. Bediüzzaman Lem’alar isimli eserinde, lisanın, imanın bir tercümanı olduğunu belirtir. Yani insanın içinde ne varsa, sözlerine ve davranışlarına da o sızmaktadır.
Bu yüzden erdemli insan olmak, kâmil insan olmak önce iç disiplinlerini, iç denetimini, iç frenlerini düzenlemekle olacaktır. Bundan sonra insanın fiilleri, davranışları, konuşmaları da buna göre şekillenecektir.
İç âleminde fırtınalar yaşayan, kalbî hareketliliklerinde negatif duygular bulunan bir insanın elbette dilinden de bu duyguların yansıması olan sözler dökülecektir. İnsanın dilini tutması, amellerinin korunmasını da sağlar. Zira çok konuşan çok gıybet eder.
Kişi, lisanıyla insandır. Çok konuşmak, dostluğu bozar. Lüzumsuz konuşmalar ayıpları ortaya çıkarır ve düşmanın duygularını tahrik eder. Acı sözler ise, dostları kaçırır.
İnsanın başına belâ getiren üç şey, şakalaşmak, alay etmek, saçma ve beyhude konuşmaktır. Hepsi de diline hâkim olamayan, nefsî tercihleri önde olan ve düşünce derinliği olmayan insanların özellikleridir.
Bazen çok konuşmak sırları ifşa etmeyi, emanet olan sözleri ağzından kaçırmayı netice verir ki, bu da hainliğin bir başka çeşididir. Konu ile ilgili âlimler şöyle demiştir; “Yalan imanı zayıflatır. Gıybet sözün murdarıdır. Sırrı açıklamak haramdır. Emanet edilen sözü başkasına söylemek hainliktir.” Lisandan çıkan sözler kalbin tercümanı ve iç dünyanın bir yansımasıdır. Bu yüzden iradesine hakim olan ve tercihlerini vicdandan yana kullanan insanın zahiri de yani dili, gözü, kulağı da ona göre şekillenecektir.
İnsanın hayatı boyunca önce dış dünyaya bakan alıcıları, iç âlemini oluşturur, sonra iç âlem dışa açılan pencereleri kontrol eder. Bu, iç âlemin dışa açılan pencereleri; dışa açılan pencerelerin de iç âlemi beslemesi bir ömür boyu sürer.
Hâsılı, Peygamber Efendimiz (asm) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
“Size en kolay ve bedene en hafif gelen ibadeti haber vereyim mi?
“-Susmak ve güzel huydur.
“-İbadetin ilk basamağı susmaktır.”
Bir kudsî hadiste ise, Cenâb-ı Hak şöyle seslenir:
“Ey Âdem oğlu! İlim ve ameli açlıkta, kalbin cilâsını uykusuzlukta, hikmetleri susmakta, bana yaklaşmayı yalnızlıkta, benim sevgi ve rızamı dünyayı terk etmekte ara ve iste.”
Yazının kaynağı: http://goo.gl/5qgWbN
Warning: Use of undefined constant rand - assumed 'rand' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/yusufbah/public_html/wp-content/themes/ribbon/single.php on line 35