Fatiha’nın Tefsirindeki İncelik
Birinci incelik: Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’i okurken kendisine sığınmamızı emretmektedir. “Haydi, Kur’an okuduğun (okumak istediğin) zaman o koğulmuş şeytandan Allah’a sığın” (Nahl: 98)
Cafer-i Sadık radıyallahu anh. “sığınma” ile alakalı olarak şunları söyler: “Kur’an okumadan önce Allah’a celle celaluhu sığınmak lazımdır. Çünkü kul; yalan, gıybet ve koğuculukla manen kirlenen dilini sığınmayla temizler.”
Cafer-i Sadık radıyallahu anh. “sığınma” ile alakalı olarak şunları söyler: “Kur’an okumadan önce Allah’a celle celaluhu sığınmak lazımdır. Çünkü kul; yalan, gıybet ve koğuculukla manen kirlenen dilini sığınmayla temizler.”
Böylece yüce Allah tarafından indirilen Kur’an’ı temizlenmiş bir dille okur. Diğer ibadetlerde “Euzübillahi” demek gerekmez.”
İkinci incelik: Lügatçılara göre “besmele” denildiği zaman akla “Bismillâhirrahmânirrahîm” gelir. Bu tabir şiirde ve nesirde de meşhurdur. Şiirden bir misal verelim:
“Kendisine rastladığım sabah Leylâ besmele çekti.
O besmele çeken ne güzel sevgilidir.” 1
Kur’an’ın besmeleyle başlaması, her iş ve söze onunla başlamamız gerektiğini gösterir. Nitekim Ebu Davud’un naklettiği bir hadis-i şerifte Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmaktadır: “Besmeleyle başlanmayan her iş noksandır.”
Üçüncü incelik: Bazı âlimlere göre isim, müsemmanın aynısıdır. Bismillah demekle Billahi demek arasında hiçbir fark yoktur. Dolayısıyla isim lafzı besmeleden çıkarılabilir.
Müfessirlerin şeyhi İbn-i Taberi, yukarıdaki görüşü reddederek şöyle demektedir: “Bu görüş doğru ise “Zeyd’in ismini gördüm, ekmeğin ismini yedim ve ilacın ismini içtim.” ifadelerinin de doğru olması lazımdır. Hâlbuki Arap dili edebiyatı, bu ifadelerin doğru olmadığını gösterir.” 2
Dördüncü incelik: Allah ile ilah kelimeleri arasındaki farkı açıklar. Allah lafzı, mukaddes olan Zat-ı kibriyaya mahsus bir isimdir. Şimdiye kadar O’ndan başkasına verilmemiştir ve verilemez. Allah lafzı, hak üzere ibadet olunan manasındadır.
Tapılan manasına gelen ilah kelimesi hem Allah celle celaluhu, hem de gayrısı için kullanılabilir. Tapınma işi hak üzere olduğu gibi bâtıl üzere de olabilir. Nitekim cahiliye döneminde Arapların taptıkları ilah kelimesinin çoğulu olan “Alihe” denilirdi. Putperest Araplar bunlara bâtıl üzere ibadet ederlerdi. Fakat hiçbir şahıs taptığı puta “Allah” adını vermezdi.
Beşinci incelik: Besmelede birçok büyük fayda bulunmaktadır. 3 Bunları şöyle sayabiliriz. Bereket, saygı, şeytanı kovma ve müşriklere açık muhalefet vs.
Müşrikler bir işe başladıkları zaman tapındıkları putları ve diğer mahlûkatın ismini anarlardı. Besmele çeken mü’min ise Allah’ın celle celaluhu birliğini tasdik ile O’nun nimetlerini hatırlayarak ve O’ndan yardım isteyerek kendini emniyette hisseder. Bundan başka besmelede Cenab-ı Hakka mahsus Allah ve Rahman gibi iki özel isim vardır. 4
Altıncı incelik: Hamd kelimesinin başına getirilen “el” eki, hamdin bütün çeşitlerini ihtiva etmesi içindir. Âlemlerin Rabbi olan Allah celle celaluhu, her türlü methe, hamde, tazime ve takdise layıktır. Hamd kelimesinin “el” ekiyle kullanılması, ayrıca, sürekliliği yani sonsuza kadar bütün hamdlerin O’na mahsus olduğunu da ifade eder.
Yedinci incelik: Rahman ve Rahim sıfatlarının Rab kelimesinden sonra gelmesi, Allah’ın celle celaluhu her zaman ve her yerde yarattığı bütün insanları esirgeyici ve bağışlayıcı olduğunu, zalimlikten münezzeh olduğunu gösterir.
Sekizinci incelik: “إِيَّاكَ نَعْبُدُ وَإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ” Cenab-ı Allah bu ayette kullarında hitap ederken üçüncü şahıs yerine ikinci şahsı muhatap almaktadır. Bu da bir iltifattır. Ayetteki hitap uslubunda insanların nefsini ve kalbini celbetmek için çok uygun bir ifade kullanılmıştır. İltifat, Belagat ilminin bir türüdür. 5
Dokuzuncu incelik: “نَعْبُدُ وَإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ” ifadeleri, “Ancak sana ibadet ederim ve ancak senden yardım beklerim.” cümleleri gibi tekil değil, çoğuldur. Burada tekil ile çoğul arasındaki incelik, kulun yüce Allah’ın huzuruna durarak kusurlarını itiraf ile yardım ve hidayet isteğidir. Kul sanki, “Ben zayıf, günahkâr ve aciz bir kulum. Huzurunda dileklerimi arz etmeye layık değilim. Ancak diğer kullarının arasına girerek onlarla beraber Senden dileklerimi isterim. Sen de dileklerimi onların dilekleriyle beraber kabul et. Hepimiz “Ancak sana ibadet eder ve yalnız Senden yardım dileriz.”” der.
“إِيَّاكَ”nin, “نَعْبُدُ” ve “نَسْتَعِينُ” kelimelerinden önce gelmesi tahsis (ibadetin yalnız Allah’a mahsus kılınması) içindir. Abdullah İbni Abbas radıyallahu anh da, “Bu ayetin manası, biz ibadeti sana yaparız, başkasına değil.” demektedir. 6-7
“إِيَّاكَ”nin, “نَعْبُدُ” ve “نَسْتَعِينُ” kelimelerinden önce gelmesi tahsis (ibadetin yalnız Allah’a mahsus kılınması) içindir. Abdullah İbni Abbas radıyallahu anh da, “Bu ayetin manası, biz ibadeti sana yaparız, başkasına değil.” demektedir. 6-7
1) Kurtubi, Tefsir. Şiir Rubia oğlu Amr’a aittir.
2) Taberi, Tefsir.
3) Alusi, Ruhu’l-Meani, 1/77
4) Cessas, Ahkamü’l-Kur’an, 1/10
5) Belagat, kelamın en fasih, en düzgün, en sanatlı ve halin muktezasına en uygun biçimde kullanılmasıdır. Bu konuda ayrı bir ilim dalı (ilm-i belagat tedvin edilmiştir. (Mütercim)
6) Abussuud Efendi, Tefsir, 1/158
7) Muhammed Ali Sabuni, Ahkam Tefsiri, Şamil Yayınları